ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ-TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini Yazarlar DiziniKaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi |  Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası

Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili
Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri

 

KAŞKAY TÜRKLERİNDE SOSYAL TABAKALAŞMA

Dilek ERENOĞLU1

Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 6/4 Fall 2011, p.123-137, TURKEY

ÖZET

Dünyanın sosyal dinamikleri, göçler, yerleşmeler, ziraat,
hayvancılik, sanayileşme, siyaset, inanç gibi sebeplerle değişik boyutlar
kazanmaktadır. Artan sosyal hareketlilikle yeni rol ve statüler ortaya
çıkmakta ve böylece insan katmanları ya da sosyal tabakalar ortaya
çıkmaktadır. Doğu ve Batı toplumlarında bu konu üzerinde teorik ve
pratik pek çok çalışma yapılmıştır.

Bu çalışmada İran sınırları içinde bulunan Kaşkay Türklerinin, eski
Türk toplumları ve özellikle Oğuz Türkleri ile ortaklık gösteren sosyal
tabakalaşma yapısı incelenmiştir.

Anahtar kelimeler: Kaşkay, Kaşkay Türkleri, sosyal tabakalaşma,
sınıf, akrabalık

SOCIAL STRATIFICATION ON KASHKAY TURKS

ABSTRACT

Social dynamics of the world gain various dimensions due to the
such reasons as migrations, settlements, agriculture, animal husbandry,
industrialization, politics, and religions. Today there are a lot of studies
on this issue as theoretical and practical in the East end West, With the
increasing social movements, new roles and status have been emerging;
thus, the human layers or social strata occur.

In this study the structure of the social strata between Kaskay
Turks located within the Iranian borders, and the Old Turkish
Communities, particularly the Oghuz Turks, was studied.

Key words: Qashqai, Kashkay, Kashkay Turks, social stratification,
classis, relationship

Giriş

İnsan ontolojik sorgulamasından sonra varlığını sınıflandırmak üzere belirli değerleri
göreceli ölçülere yansıtmıştır. İnsanlık tarihi kadar eski bu durum, çerçevesi pek de değişmeden
günümüze taşınmıştır. Bir sınıflandırma gibi görülen bu olgu temelde bir sosyal tabakalaşmadır.
Toplumların dayalı olduğu sosyal bir nitelik ve nicelik taşıyan, düzenli bir eşit olmama durumu
sergileyen ve kabul vasıtası inanç ya da mantık olan bu yapı toplumdan topluma farklılık
göstermektedir.

Toplumların katmanlarını meydana getiren bu hiyerarşik yapı XVI. asırdan beri
felsefecileri kuram yazacak kadar meşgul etmiş ve biri diğerini kabul etmeyen kuramlar
üretilmiştir. Batılı toplumların yaşam modelini yansıtan bu kuramlar, doğu toplumlarına da
uydurulmaya çalışılmasına rağmen örtüşmemiştir.

Türk dünyası toplumları, tarih derinliklerinde, birbirinden küçük farklarla ayrılan ortak bir
sosyal tabakalaşma sistemi içinde olmuşlardır. Üzerinde duracağımız Kaşkay Türklerinin sosyal
tabakalaşma sistemi aynı coğrafyayı paylaşan diğer Türk toplumları ile benzerlik göstermekle
birlikte ayrılan niteliklere sahiptir.

I. Sosyal Tabakalaşma

Dünyanın sosyal dinamikleri, göçler, yerleşmeler, ziraat, hayvancılık, sanayileşme, siyaset,
inanç gibi sebeplerle değişik boyutlar kazanmaktadır. Artan bu sosyal hareketlilikle yeni rol ve
statüler ortaya çıkmakta ve böylece insan katmanları ya da sosyal tabakalar belirli kalıplara
bürünmektedir.

Tabakalaşma, en genel anlamı ile bireyler ve grupların belirli veya genelleştirilmiş
karakteristiklere göre aşağı ve yukarı statülere, rollere sahip ve sınıflara mensup olarak
anlaşılmaları, derecelendirilmeleri demektir. Kişilerin ve grupların az veya çok fakat belirli bir
derecede sürecek bir statüler hiyerarşisi içine girmesi, konulması sürecidir. Bir tür eşitsizlik
hiyerarşisidir. (Dönmezer, 1999, 292-293)

Uygarlık tarihi aslında sosyal tabakalaşmanın tarihidir. (Kerbo, 2006, 50) Ekonomi, itibar,
güç ve eğitime dayalı boyutları olan bu sistemin varlığı kuşaktan kuşağa öğrenme yolu ile devam
eder.

İnsanların belirli kriterlere göre birbirlerine atfettikleri bu sosyal yapı, içinde değişimi de
barındırır. Bu sebeple sosyal tabakalaşma, sosyal yapının anlaşılmasında büyük önem taşır. (Güçer,

2005, 3)

Tabakalaşmanın varlık nedeni, topluma dahil olan kişilere verilebilecek varlıklar, ödünler,
üretilen araçların bu konudaki istemlerden çok daha az olmasından dolayı bunların dağıtılması ve
tahsisini sağlayacak bir sisteme ihtiyaç duyulmasındandır; tabakalaşma bu dağıtımı sağlamaktadır.
(Dönmezer, 1999, 297)

Tabakalaşmaya ihtiyaç duymanın bir nedeni de insanın dünyayı anlamak ve üzerinde
düşünerek öngörüde bulunmak istemesidir. Bunun için basit haritalara ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaç
kategorileşme eğilimini artırmış ve böylece kültürel kodlar ortaya çıkmıştır. Söz gelimi insanlar,
öteki grubun üyelerini tek tek tanımak yerine o gruba yönelik hazır kültürel kodlardan ya da
haritalardan yararlanarak daha kolay ve hızlı hüküm verebilmektedirler. Kültürel kodlar, bir kez
yaratıldıktan sonra insanlar tarafından etki ve nüfuz altına alınamaz olan bağımsız bir varlık
kazanır ve birey davranışı üzerinde zorlayıcı bir güç olarak ortaya çıkar. Bu kodlar bir kimlik
bilgisi ve yaşam stratejisidir. Kültürel kodlar sonucunda oluşan normlar standartlaşmanın
sonucudur. Toplumun tabakalı yapısı, konumların normlar aracılığıyla standartlaşmasının
sonucudur. Hiyerarşiler, konumların normlar aracılığıyla birbirine bağlanmalarının sonucunda
oluşmaktadır. (Erol, 2003, 36-40)

1940’lı yıllardan beri kullanılmaya başlanan “tabakalaşma” ve “sınıf’ terimleri üzerinde
araştırmacı ve kuramcılar birlik içinde olamamışlardır. Bununla birlikte birbirinin yerine kullanılan
bu terimler için şöyle bir ayırım yapmak mümkündür: Sosyal sınıflar tabakalaşmanın ürünüdür.
Tabakalar dikey bölümler, sınıflar ise tabaka içindeki yatay bölümlerdir.

Tabakalaşma, eşitsizliği bir gerçeklik olarak kabul eder, sınıf ise eşitsizliğin
kaldırılabileceği inancını taşır. Tabakalaşma tümel, sınıf tikel bir kavramdır. Tabakalaşma genel ve
soyut bir kavram olup kast, zümre ve sınıf tabakalaşmasının özel görünümleridir. Tabakalaşma
kavramı bu farklı görünümlere genel, soyut bir çerçeve çizer. (Güçer, 2005, 18-19)

Bugüne kadar üç geleneksel tabakalaşma modeli ayrıntılı olarak incelenmiştir: Kast, sınıf
ve zümre. Sınıf ve zümre Avrupa, kast ise Hindistan modelidir. Ortadoğu toplumlarının
tabakalanma yapısı farklı özellikler gösterir. (Güçer, 2005, 28)

Sosyal tabaka kavramı ile ilgili kuramlar genel olarak, işlevselci Tabakalaşma Kuramı ve
Çatışmacı Tabakalaşma Kuramı olmak üzere iki temelde ele alınmıştır. Karl Marx, sanayi
devriminden sonra Avrupa toplumlarının gelir düzeylerine göre oluşturduğu sosyal sınıf sistemini,
Max Weber ise işlevselliği ön plana çıkaran toplum katmanlarına aidiyet bilincini yansıtmaktadır.

Kingsley Davis ve Wilbert E. Moor, tabakalaşmanın toplumun devamının, varlığının
korunabilmesi için zorunlu olduğunu ve tabakalaşmanın fonksiyonel bir zorunluluk olduğunu ileri
sürer. (Bahar, 2008, 111) Toplumlarda eşitsizlik doğal bir gerekliliktir. Ancak toplum yapısındaki
bazı doğal, ekonomik ya da politik kaynaklı değişimler sonucu geleneksel tabakalaşma yapısı
işlevini yitirebilir.

Gerhard Lenski’ye göre, başlangıçta işlevsel eşitsizlik durumu bir süre sonra ortadan
kalkacak ve toplumsal norm olarak devam edecek ve kişi artık başlangıçtaki işlevini yerine
getirmediği zaman bile süreklilikte direnecektir. Ayrıca tarım toplumunun aksine sanayi
toplumunda birçok eşitsizlik giderek azalacaktır. (Tezcan, 1995 78)

Günümüz dünyası her ne kadar kan bağına dayalı tabakalaşma sistemini ekonomiye bağlı
bir anlayışla terk ediyor olsa da küçük yerleşim birimlerinde bu sistem kendini korumaya devam
edecek gibi görünmektedir.

Bireyin toplumdaki yeri çeşitli ölçütlere göre değerlendirilir. Weber ve Bierstedt’e göre bu
ölçütler 3 ana başlık altında incelenebilir: (Tezcan, 1995, 87)

a) Maddi varlık ve güce göre:

Weber_

Ekonomik varlık/statü
Siyasal statü/nüfuz, iktidar
Toplumsal statü/saygınlık
Bireyin eğitim durumu

Bierstedt_

Varlık

Aile/Akrabalık

Konutun bulunduğu çevre /oturma süresi

Eğitim/Meslek

Din

b) Nüfuza göre:

Seçkin Tipolojisi (Tezcan, 1995, 93-94)

1.    Geleneksel seçkinler:

2.    Teokratik seçkinler:

3.    Mülkiyet seçkinleri:

4.    Karizmatik seçkinler:

5.    İdeolojik seçkinler:

6.    Simgesel nitelik:

Aristokrat doğalı/Asilzadelik
Bürokratlık/Yasal yapı
Mal/Sermaye

Halkın atfetmesiyle oluşur.
Kristalleşmiş kişiler
Popüler

c) Rol model olma bakımından:

Seçkinlerin yerine getirdiği tarihsel eylemler

1.    Karar alma

2.    Durumları belirleme

3.    Örnek olma

Yukarıdaki sınıflamanın da gösterdiğine göre, toplumsal tabakalanma ile siyasi kurumlar
ve kültürel olgular arasındaki bağlantılar hesaba katılmalıdır. (Bottomore, 2000, 226) Özellikle
akrabalık temeline göre oluşmuş konumlar arasındaki hiyerarşiler daha katı olmaktadır. (Erol,
2003,41)

Tabakalaşmaya yol açan eşitsizlik olgusu genel bir olgu olup insan ve hayvan
topluluklarında görülen bir olgudur. Ancak hayvan topluluklarında kuşaktan kuşağa aktarılmazken
insan toplumlarında kuşaktan kuşağa aktarılır. (Doğan, 2000, 107)

II. Türklerde Sosyal Tabakalaşma

Türk sosyo-kültürel hayatında tabakalaşma olgusu, ekonomik güçle ilgili olmakla birlikte
kan bağına dayalı bir aile birliği sistemine dayanmaktadır. Soyun izlenmesinde genellikle baba
tarafı esas alınır.

Eski Türk toplumunda aile (oguş), toplumun çekirdeğidir. Evlenen oğullar yeni aile
kurmak üzere evden ayrılır. Baba evi “ocak” denilen en küçük oğula kalır. Ancak evlenip evden
ayrılan oğullar ve diğer akrabalar bir araya gelip sülaleyi (urug) oluştururlar. Aile ve uruglar da bir
araya gelerek boyları (bod, kabile) meydana getirirler. Boylar belli ölçüde mülkü, arazisi olan ve
savaş gücüne sahip, özel adları ve damgaları olan siyasi birliklerdir. Boyların bir araya gelmesi ile
asker gücüne sahip, başında şad, yabgu, ilteber gibi unvanlar taşıyan bir idareci bulunan, bir “il”e
bağlı ya da müstakil olan boylar birliği (bodun) meydana gelir. Bodunların ve boyların
birleşmesinden siyasi bir topluluk olan il (müstakil topluluk, devlet, imparatorluk) oluşur.
(Kafesoğlu, 1997, 213-227), Batı Oğuzlarda il “göçebe budun” anlamındadır. Eski Türklerde iller,
“öz (aşiret)”lerden meydana gelir, “öz”ler, “boy”lardan oluşur, “boy”lar da “sop”lardan meydana
gelmektedir. (Gökalp, 1976, 166-167)

Özler, boylar, soplar ilin idari bölümleridir. Bu tabakaların hepsi, hem siyasi hem de ailevî
özelliğe sahiptir. Sop, bir babanın evlatlarından meydana gelir; boy-öz, bir babanın amca çocukları
ve diğer akrabalardan meydana gelmektedir. Bu kapalı tabakaların kadrolarına yabancı fertler
karışamazlar, evlilikler il dahilinde olur. Hizmetçiler ve esirler “il”in dışındadır. (Gökalp, 1976,
168)

Ziya Gökalp, Türkmenlerde, il hayatını kaybedenlerin, sosyal hayata dönerek müstakil
aşiretlere dönüştüklerini belirtir. Mesela Teke aşireti, Harizm ve İran’daki diğer Türkmen aşiretleri
gibi taifelerden (boylar), taifeler de tirelerden (sop) oluşmaktadır. Tekelilerde hakimiyet aşiret
meclisindedir, her fert bu meclisin azasıdır. Bu meclis, bir han seçer, fakat han halkı memnun
edemezse, istifaya mecburdur. (Gökalp, 1976, 171)

Türklerde toplumsal tabakalaşma sistemi genel olarak aşağıdaki gibidir: (Tezcan, 1995, 89¬
90)

Eski Türk toplumları ve Oğuzlarda
En üstte: Han/Aşiret reisi
Arada: Aristokrat tabaka (Beyler)

Altta: Alt smıflar/Halk

Osmanlı Sisteminde

Ayan ve Eşraf
Hükümet görevlileri
Esnaf ve tüccarlar

İşçi ve çıraklar


Türk sosyal tabakalaşma yapısında gelir ve yaşam seviyesi bakımından bir eş itsizlik var
gibi görünmektedir; bununla birlikte toplumun bütün bireyleri hukuk bakımından eşit tutulmuştur.
Bunun tersi bir tutum kölelik sistemine dönüşen bir yapıyı ortaya çıkarırdı.

Eski Türklerde akrabalık ve soy ilişkilerinin varlığı ve sürekliliği toplumsal örgütlenmede
temel özelliktir. Bu örgütlenme, toprak bütünlüğü ve siyasi bir güç şeklinde, daha çok göçebelerin
yaşam şekillerinde bir sosyal tabaka sistemi olarak görülmektedir. Her ne kadar konuya ilişkin
farklı görüşler olsa da temel itibarla eski Türklerin sosyal tabakalanması konusunda özellikle potlaç
olgusu bu yapılanmaya izin vermeyen bir örftür. Türkdoğan, konuyla ilgili çalışmasında eski Türk
toplumunda batılı anlamda bir sınıf kavramının olmadığını ancak toplumsal rütbe ve hiyerarşinin
varlığını ifade eder. (Türkdoğan, 2004, 130)

III. Kaşkay Türklerinde Sosyal Tabakalaşma

Kaşkay Türklerinde sosyal tabakalaşma temelde kan bağına dayalı olarak aile yolu ile
meydana gelir. Bununla birlikte ekonomik güç bu yapının temel özelliğidir. Bu göçebe kültür
yerleşik hayata geçmeden önce kışlak ve yayla olarak kullandığı arazilerin genişliği ve sahip
olduğu hayvan sayısı bakımından güce hakimdir.

Akkoyunluların ve Safevilerin İran’daki güçlü göçebe unsurları kendine çekme
mücadeleleri sonunda (10-13 yy.) Türkler arasında siyasi ve sosyal yapı bakımından şehirliler,
köylüler ve yarı göçebeler olmak üzere farklı bir tabakalaşma yapısı ortaya çıkmıştır. (Kholgh ve
Noori, 1998, 21)

Muhammed Rıza Şah döneminde, 1962’de, Beyaz Reform da denilen Toprak Düzenlemesi
ile Hanlık sisteminin zayıflatılmasının amaçlandığı çalışmalar başlatılmıştır. Bu yolla, toprak
düzenlenmesi adı altında göçebelerin toprak sahibi olması sağlanıyor görüntüsü altında onları
yerleşik hayata geçirmek yoluyla Hanlık sisteminin zayıflatılması sağlanmıştır. Sonuçta geleneksel
hayvancılık zayıflatılmış ve yoksulluk ortaya çıkmış, yerleşik hayata geçiş büyük çapta
gerçekleştirilmiştir. Böylece, Hanlık yönetimi işlevini yitirmiş, İlhanlar, Kethüdalar, Kelanterler,
Aksakallar, sadece aile adlarında soyları takip edilebilen ve saygı unvanı taşıyan unsurlar halini
almış, asıl işlevlerini yitirmişlerdir. (Kholgh ve Noori, 1998, 44)

Göçebe bir halk olan Kaşkay Türklerinin sosyal yapısı, siyasi bir güç özelliği de taşıyan
belirli tabakalardan meydana gelmektedir. Eski Türk toplumu yapısına uygun olan bu tabakalaşma
sistemi Oğuz Türk halklarında genellikle benzer şekildedir. Türkmenlerde farklılık gösteren bu
terimler, İran’da bulunan Arap, Beluç, Kürt, Lor gibi azınlıklarda da benzer şekilde
kullanılmaktadır. Bu durum azınlıklar arasında tabakalaşma sisteminin de birbirine yakın olduğu ve
birbirinden etkilenmelerin yaygın olduğu anlamını taşıyabilir.

IV. Kaşkay Türklerinde Sosyal Tabakalar
A) Sosyal Yapıya Göre

Kaşkay Türklerinin tabakalaşma sistemi için kullanılan adlandırma tercihinde batılı ve
İranlı araştırmacılar arasında bazı küçük farklılıklar göze çarpmaktadır.

Aşağıdaki tablo İran’daki Türk kökenli halkların tabakalaşma için kullanılan terimleri
göstermektedir. (Bölükbaşı, 2004, 74)

Yemut (Türkmen)

Şahseven (Türk)

Kaşkay (Türk)

1

il

el

İl

2

-

tayfa

Tayfa

3

-

tire

Tire

4

il

göbek

Bonku

5

oba

oba

beyle/oba/işum

6

ey

ey

Ev

Mansur Nasıri, il, tayfa, tire, bonku, beyle, aile olmak üzere 6’ya ayırmıştır. (Tayyibi,

2009,23)

Kaşkay Türklerinin sosyal tabakaları sosyal düzen ve yöneticileri ile büyükten küçüğe
şöyle sıralanabilir: (Nijad, 1994, 84)

Sosyal düzen    Güç düzeni

İl

Han

Tayfa

Kelanter

Tire

Kethüda

Bonku

Aksakal

Aile

Aile

1. İl (El): Tayfaların birleşmesinden meydana gelir. Sosyal bir tabaka özelliği taşıyan il,
zamanla hükümet baskılarına karşı savunma gücü geliştirmiş ve siyasi ve askeri nitelik taşıyan bir
güç halini almıştır. Temelinde aile bağı olan bu birlik üst yapısında devlet niteliğine bürünmüştür.
İlin başında bulunan hanlardan önderliği ilhan üstlenir. Kaşkay İli, 6 büyük tayfadan meydana
gelmektedir. Bu büyük tayfalara il de denmektedir. İlhanlık sistemi Safevi döneminden sonra daha
sistemli işlemeye başlamıştır.

Bir ilin itibarı ve değeri, nüfusu, aile sayısı, mera çokluğu, savaşçı ve binici sayısı ile
onların maharetine, ve kelanterin gücü ve zenginliğine bağlıdır. (Kiyani, 1993, 178)

İlhan ya da İlbeyi tarafından yönetilir. İlhan, ilin bütünlüğünü sağlayan siyasi ve sosyal bir
liderdir. Görevleri, ilin devlet işlerini yürütmek, askeri düzeni sağlamak, vergi toplamak ve
merkezi yönetime iletmek, Kelanter seçmek ve ilin hukuki işlerini çözümlemektir. İlhan savaşta
komutan gibi savaşır, ve savaşı yönetir. (Kiyani, 93, 180)

2. Tayfa: Tirelerin birleşmesinden meydana gelen sosyal, siyasi bir birimdir. Tayfa, çok
sayıdaki tirelerin bir araya getirilmesi için kurulmuştur. Tayfanın oluşmasında ortak akrabalık
soyundan gelme koşulu yoktur. Ancak bazı tayfaları oluşturan tireler ortak bir ataya sahiptirler ve
onun ismi ile anılırlar. Bazı tayfalar yer adları ile (Dereşorlu tayfası), bazı tayfalar siyasi özellikleri
ile (Şahseven İli) anılırlar.

Tayfayı oluşturan tirelerin sayısı genellikle değişkendir. Bunun sebebi tirelerin istekleri
doğrultusunda kendi tayfasından ayrılıp başka bir tayfaya bağlanabilmeleridir. Tayfalar aile
sayılarına, atlı savaşçılarının nitelik ve sayısına, otlaklarının genişliğine, Kelanterin güç ve
zenginlik sahibi olmasına göre değer kazanmaktadır. Hayvancılık bakımından en güçlü tayfa
Şeşbeyli Tayfasıdır.

Sohrab Dolatkhah’a göre 19. asır sonlarında Kaşkay İli’nde yaklaşık 12 tayfa (tribe) vardır.
20. asırda sosyopolitik değişmeler sonucunda bu sayı azalmıştır. (Dolatkhah, 2010, 107)

Kaşkay Tayfaları: (Ahur, 2001, 86-112)

1.    Amele

2.    Dereşorlu

3.    Farsimedan

4.    Büyük Keşküllü

5.    Şeşbeyli

6.    Küçük Keşküllü

7.    Safihanlı

8.    Karaçalı

9.    Nemedi

Diğer İran araştırmacıları da 9 tayfadan bahseder, ancak Nemedi yerine Rehimli tayfasını
sayarlar. Rehimli ve Sefihanlı küçük olduklarından diğerlerinin içinde erimiştir. Ancak bu gün 6
tayfadan bahsedebiliriz: Dereşorlu, Farsimedan, Büyük Keşküllü, Küçük Keşküllü, Şeşbeyli,
Amele. (Kholgh ve Noori, 1998, 83-86)

Tayfa, Kelanter tarafından yönetilir. Kelanter, İlhanın tayfa içindeki emirlerini yerine
getirir, birliği sağlar, hukuku korur. Savaş zamanında savaş düzeninin sağlanması, vergi
toplanması, tirelere kethüda seçilmesi gibi yönetim işlerini yürütür. Varlıklı ve nüfuzludurlar. Halkı
tanımaları için İlin içinde yetişirler, halk ile iç içe olurlar. Tire halkı nevruz bayramı ile diğer
bayramlarda Kelantere hediye sunarlar, çünkü düğün ya da yas töreni gibi sosyal olaylarda
sorumluluğun çoğu Kelantere düşer. Eğer Kelanterde bir zaaf görülürse İlhan onu azledip yerine
kardeşini ya da akrabasını getirir. Babadan oğula geçer. Kendi tabakaları dışında kimseye kız
vermezler. (Kiyani, 1993, 177-178)

3. Tire: Bonkuların birleşmesinden meydana gelen bu yapıda akrabalık esastır. Yerleşim
yeri ve otlak arazileri ortaktır. Evlilik yoluyla nüfusun artması ile yeni bonkular ortaya çıkarak
tireyi genişletmekte ya da yeni bir tire oluşturmaktadır. Tireler genellikle kurucularının adları ile ya
da kurulduğu bölgenin adları ile anılmaktadır.

Tire, her aile bireyinin soy ağacının kolay takip edilebildiği bir akrabalık sistemine
dayanmaktadır. Akrabalık bağı dışında kalan çoban (sadece Amele Tayfası’nda) ve işçiler de tire
ile birlikte yaşarlar.

Tire Kethüda tarafından yönetilir. Kethüdalar üst düzey yönetim toplantılarına
katılabilirler. Bu nedenle Tire, siyasi bir birim olarak görülmelidir. Kurucu nesilden İlhan’ın seçtiği
Kethüda, Kelanter’in gözetimindedir. Kethüda, soylu bir aileye mensup, mal varlığı güçlü ve üstün
yetenekli olmalıdır.

Kaşkaylarda toplam 200 Tire vardır. Bazı Tireler küçülmüş, erimiş diğerlerinin içinde
kaybolmuştur.

4.    Bonku: Aile birliğinden meydana gelen, siyasi değil sosyal kimlik taşıyan ortalama üç
kuşak baba soyundan akrabanın bir arada yaşadığı birimdir. Akrabalik ilişkileri daha sıkıdır. Böyle
olmakla birlikte akraba olmadığı halde bonkuya kabul edilen aileler de olabilir.

Ortak yaşam alanları olmasına rağmen dağınık bir şekilde de görülebilirler. Yurt diye
adlandırılan bölgede kara çadırlarıyla oba (bölük, işum) şeklinde yaşarlar.

Bonkunun lideri Aksakaldır. Aksakallık babadan oğula, oğul yoksa erkek kardeşe geçer.
Bonkunun adı, onu yöneten Aksakalın adını taşır. Aksakal, göç zamanında yurdun belirlenmesi,
mera işleri ve Bonkunun iç hukuku ve düğün vb sosyal olaylarda danışılan, saygı duyulan kişidir.
Bonkudan bir ailenin ayrılması o Bonkunun zayıflığını gösterir o yüzden aksakal buna meydan
vermemelidir. Aksakalın gücü Bonkudaki ailelerin sayısı, ekonomik güç, savaşçı sayısına bağlıdır.

Genel olarak tarım ve hayvancılık işleri ile dokumacılık gibi diğer el işleri ile geçinirler.
Her bonku kendi içinde çobanını görevlendirir. Yaylaya gitme kışlağa dönme sırasında hayvanlar
çobanlar nezaretinde göç ettirilir ve bu çobanlar ailenin fertlerinden biri olur. (Kholgh ve Noori,
1998,152)

Bazı bonkularda alt kollara da rastlanmaktadır, bunlara “bile/beyle” denmektedir. (Çelik,
2002,661)

Bonkular ikiye ayrılmaktadır: Asıl Bonku ve Amele Bonkusu.

Amele bonkusunun bireyleri (Han adamı), Han’ın bütün hizmetini görmek üzere değişik
tayfalar içinden seçilir. Çadırları hanın çadırına yakındır. Hanın yemeği, güvenliği, misafir
ağırlama, hayvanlarının bakımı, otlatılması, süt sağılması gibi bütün hizmetleri yaparlar. Ameleler
bu hizmetlerinden maddi gelir elde ederler. Amele Tayfası içindeki çobanlar, bu tayfada sosyal
tabaka içinde görülmezler, ustalar ve demirciler gibi dışarda tutulurlar. Amelelerde en üst tabakada
hanın koruması, en altta ise darga2 ve çoban vardır. (Nijad, 1994, 77)

Kadınlar evlendikten sonra kocanın Bonku ve Tirelerine geçerler. Amca, güç ve saygı
taşımakta, amca çocukları ise kardeş gibi değer taşımaktadır. (Kholgh ve Noori, 1998, 122)

5.    Aile: En küçük sosyal birimdir, ancak çekirdek aileden daha büyüktür. Birbirine yakın
dede, kardeş ve kardeş çocuklarının bir araya getirdiği topluluktur. Han ve normal sınıfta farklılık
gösterir.

Nick Kholgh, Peyman’a göre Kaşkaylarda birkaç çeşit aile modelinden bahseder: (Kholgh
ve Noori,1998, 108)

1.    Karı-koca-çocuklar (En yaygın model)

2.    Karı-koca - kayınvalide

3.    Karı-koca-kocanın kardeşleri

4.    Karı-koca-evin oğlu ve eşi

5.    Birkaç eşli koca (kadın çocuğu olmadığında eşini evlendirir. Örneğin Farsimedanlarda
görülür.)

Olivya Restriupu’ya göre, aile yapısı için 5 kriter vardır: (Kholgh ve Noori,1998, 109)

Aile türü

Bakış açısı

1

Çekirdek (Karı-koca)
(Çoğunlukta)

Aile üyeleri ilişkileri esasına
dayanarak

2

Tek eşli-Çok eşli

Eşlerin sayısına göre

3

Göçebe-Yerleşik

Üretim yöntemi, yaşamını sağlaması
açısından

4

Babanın Mekanı - Annenin Mekanı
- Yeni Mekan

Evlendikten sonra hangi mekanı
(obayı) seçtiği bakımından

5

Kan bağı-Hısımlık

(Anne kan bağı-Baba kan bağı)

Kan bağına göre

Çekirdek aile, eksik aile olarak nitelendirilir.

Çok eşli aile, göçebelerde evlat sahibi olamama durumunda nadiren görülür.

Geniş aile, göçebelerde Han ailesidir.

7. Sosyal Tabaka Dışında Kalan Gruplar:

Bu gruplarla diğer tabakalar hiç bir ilişki ve yakınlık kurmazlar. (Tayyibi, 2009, 28)

a) İlhanın hizmetinde olanlar:

1.    Ameleler tayfasından olanlar: İyi silah kullananlar arasından seçilirler. Askeri işler ile İlhanın
yazı işlerini yaparlar. Mali işler, yazışmalar, bu gruba aittir. En üst düzey hizmet grubudur.

2.    Genel işler sorumluları: Yiyecek içecek, alış veriş ile ilgili konulardan sorumludurlar. Göç
zamanında bütün develerin, atların sayısını tutarlar. Bunlarla ilgili bütün sorumluluk bu gruptadır.

3.    Mirahır: Ahır sorumlusu. ilhanın atlarının bakımından, atların çiftleştirilmesi, yemi ve
sağlığından sorumludur.

4.    Ferraş: Göç zamanında İlhanın çadırından sorumludur. Çadır kurma, kaldırma, misafir ağırlama
gibi görevleri vardır. Halvet ferraşı (Harem Ağası), İlhanın çadırına en rahat girip çıkan kişidir.
Kiyani’ye göre, hanın emir verdiği suçluları hemen yakalayıp cezalarını infaz etme görevi de
ferraşların görevidir. (Kiyani, 1993, 187)

5.    Yesavul/Gümüş çomak: İlhanın resmi karşılama ve savaş gidişlerinde ilhanın yanında bir adım
önünde hareket eder ve bütün binicilerin düzenini sağlar.

6.    Darga/Kuruş: İlhanın develerinin bakımını üstlenirler. Bunlar Pehleviceye benzer farklı bir
dille konuşurlar. Ancak Türkçe de bilirler. Uzun boylu, güçlü ve esmer tenlidirler. (Tayyibi, 2009,
30-32)

7.    Özel korumalar: En cesaretli, savaşçı insanlardan seçilir.

8.    Teşrifatçılar: Aşçı, şerbetçi vs Az miktarda maaşla ve sadakatle çalışırlar. Yaylada ve kışlada
sürekli bu görevleri yürütürler. (Kiyani, 1993, 186)

9.    Çobanların başçısı/muhtabad: İlhanın en çok güvendiği kişilerdendir. Hayvanların bakımından
sorumludur. Görevi, çobanların isteklerini sağlamak, onların haklarını korumak, yıl sonunda
hayvanların gelirini ilhana sunmaktır. (Kiyani, 1993, 187)

Kiyani, teşrifatçıların içinde şu hizmet sınıflarını da sayar: Aşçı şerbetçi, kahveci, katırcı, yurtçu,
tüfenkçi, kırıkçı, terzi. (Tayyibi, 2009, 28)

b) Sosyal tabakaların hizmetinde olanlar:

1.    İşçiler (ilin işçileri): Hayvanı, toprağı, merası yoktur. Meslekleri genellikle çobanlık,
hizmetçilik, at bakıcılığıdır. Savaşçılık maharetleri olsa da Kelanter ve Hanların yanında silahtar
olarak bulunurlar. Bu grup her yılın başında Aksakal nezaretinde bir anlaşma imzalayarak yıllık
maddi gelir elde ederler. Eğer iş sahibi ile işçi arasında problem olmazsa bu anlaşma devam eder.
Odun toplama, göçe eşya toplama, çadır kurmak, misafir ağırlamak gibi görevleri vardır. Çobanlık
işini üstlenen kişi her yıl kendisine bir kaç hayvan alarak işverenin hayvanlarının arasına katıp
onları da birlikte besler, böylece kendi kazancını ayrıca sağlar. (Kiyani, 1993, 190)

2.    Sariban/Deve bakıcıları: Kuruş adlı gruptandırlar. İlin her tarafına dağılmış bir şekilde
bulunurlar. Kaşkaylardan tamamen farklılardırlar. Kaval çalarlar. İyi deve beslerler. Deve sütü
içerler. (Kiyani, 1993, 191)

3.    Usta/Çengi: Düğünlerde çalgıcılık, berberlik, hekimlik, sünnet yaparlar, diş çekerler. Sanatçı bir
kişilikleri vardır, şiir, edebiyat bilirler, mizahtan anlarlar, hoş sohbettirler. Bu kişiler her zaman
Hanlarla ve Kelanterlerle yakındırlar. Onların toplantılarında, davetlerinde bulunurlar. Bu kişiler
özel bir yere, makama sahip olduklarını düşünen gururlu kişilerdir, bu yüzden il içinde sevilirler.
Eskiden Köroğlu, Garip ile Senem, Mahmut ve Nigar şarkıları söylerlerdi, daha sonra Hanın
huzurunda program düzenleyip, şarkılar söylemişlerdir. Kiyani, 1993, 191)

Bazı göçebeler müzisyenlikle ilgilenir. (Gezici çalgıcılar). Ekin toplandığında insanları
eğlendirirler. Ekinci karşılık olarak buğday, arpa verir. Bazen de düğünlerde köylere habersiz gidip
gösteri yaparak geçimlerini sağlarlar. (Kholgh ve Noori, 1998, 29)

Anadolu’da Oğuz yapısı taşıyan Türk toplumlarında da, koyu, kavruk tenli olan ve
geçimlerini düğünlerde çalgı çalarak sağlayan tabakalar dışı topluluklar vardır. Bunlar Oğuz ya da
başka Türk boyundan olmayan ancak çingenelerden de ayrı tutulan gruplardır. Örneğin, Afyon-
Emirdağ’da, halk arasında bu topluluğa “Edeler/Aptallar” adı verilir. Kaşkay Türklerinden
ayrıldıkları nokta sadece kültüre göre değişkenlik gösteren çalgı aleteridir.

Çingeneler, Kavli, Luli, Karbalbend, Karismal, Zerger, Fiyuc, Cevki, Cad, Kezengi
isimleriyle anılırlar, göç hayatı yaşarlar, antropolojik farklılıkları vardır. Nereden geldikleri belli
değildir.
Hanry Field, Hindistan’dan geldiklerini belirtir. Berta Moris Parker’a göre, meslekleri
demirciliktir, ziraat aletleri, bıçak vs. yaparlar. Köylerin etrafında çadır kurup alış veriş yaparlar.
Bazen hırsızlık da yaparlar. Görünüşleri yanıktır, daha çabuk seçilirler. Hayvancılık, ziraat
yapmazlar. Göçebelerle büyük farkları vardır. (Kholgh ve Noori, 1998, 28)

Her Bonkunun ustası ayrıdır. Kendilerine “Hangi Bonkudansın?” diye değil, “Hangi
Bonkunun ustasısın?” diye sorulur.3

4. Demirciler/Gurbeti: (En alt tabaka) İlin ihtiyacı olan, kirman, çekiç, at nalı, çivi, şiş, orak, bakır
tencereler gibi eşyaları yapan kişilerdir. Az gelirleri vardır, sayıları ilde çok azdır. (Kiyani, 1993,
192)

B.    Yönetime Göre: Sınıflar arasında irtibat yukarıdan aşağıya doğrudur. (Kholgh ve Noori, 1998,
28)

1.    En üst tabaka: Hanlar ve Kelanterler: Yaylada, kışlada, şehirde mülkleri vardır. Çocukları
büyük şehirlerde veya yurt dışında yüksek eğitim alır.

2.    Kethüda ve Aksakallar: Hayvan sürüleri vardır. Genellikle işçiye ihtiyaçları yoktur. Bazı
İllerde Kethüdalar üst sınıfa dahil olur.

3.    İlin sıradan insanları: Kendilerinin hayvanları yoktur ya da çok azdır. İl içinde işçi, çoban veya
şehirlerde ve köylerde mevsim işçisi olarak gündelikli çalışırlar. Bu tabaka bölgedeki toplam
nüfusun % 80’inden fazladır.

C.    Çadırlara Göre: (Kholgh ve Noori, 1998, 129)

(Çadırların güzellik, dayanıklılık, genişlik ve düzeni açısından)

1.    Yoksul çobanlara ait çadırlar.

2.    Orta seviyede ve Kethüdalara ait çadırlar

3.    Hanlar ve Kelanterlere ait çadırlar.

V. Kaşkay Türkleri Sosyal Tabakalarında Yatay ve Dikey Hareketlilik

a) Yatay Hareketlilik

1.    Yönetim düzeyinde:

İlhanlık: Kaşkay Türklerinde en üst tabakadır. Babadan oğula geçer.

İlbeyi: İlhanın yardımcıları. Babadan oğula geçer.

Kelanter: Tayfa lideri. Babadan oğula geçer.

Kethüda: Tire lideri. Babadan oğula geçer.

Aksakal: Bonku lideri. Babadan oğula geçer. (Oğul yoksa, liderlik erkek kardeşe geçer.
(Kalafat, 2005, 29-30)

Aile reisliği: Babadan oğula geçer.

2.    İl içindeki güç dengeleri düzeyinde:

İl içindeki güç dengeleri, Cevanşir’e göre şu özellikler bakımından belirlenebilir:
(Cevanşir, 2001, 192)

1. Bazı İller ilin nüfuzunu artırmak ve güvenliği koruma altına almak için diğer il ve
tayfaları egemenlikleri altına alarak bir Büyük İl Konfederasyonu oluşturmaktadırlar.

2.    Kaşkay İli’nin İran’ın güney bölgelerinde her zaman iktisadi, sosyal ve siyasi bir güç
olarak tanınmasından dolayı diğer göçebe ve köylülerin kendisine bağlanmasına müsait bir ortam
sağlamıştır. Böylece Türklere ek olarak Boyer Ahmedi, Memeseni, Arap, Bahtiyari, Cerguye gibi
tayfalar da bu federasyonda yer almıştır.

3.    İlin zengin üyelerinin çevresinde zamanla geniş ve kalabalık bir kitlenin toplanması. Bu
durum yeni iç bölünmelere de zemin hazırlar.

4.    Tabakalar arasındaki evlilikler, tayfa içinde yeni bölümlerin oluşmasına sebep olan
etkenlerden biridir.

3. Evlilik düzeyinde:

Ataerkil aile yapısına sahip Kaşkaylarda, orta sınıf ailelerde evlenen büyük oğul evden
ayrılmaz. Ancak kendisinden sonra ikinci oğul evlendiğinde kendisine 3-5 davarla birlikte ayrı bir
çadır verilerek ayrılır, bununla birlikte bütün aile bir arada yaşamaya devam eder. Diğer erkek
çocuklar da en küçük erkek çocuk evleninceye kadar aynı şekilde evden ayrılır. Küçük oğlan çocuk
ocaktır, evde kalır, ayrılmaz.

Han oğulları evlilik yaptıklarında evden ayrılıp başka bir çadır kuramazlar, birlik ve güç
sağlamak üzere evdeki diğer erkek çocuklarla birlikte evde kalırlar. Bu durum babadan sonra
büyük oğul yönetime geçecek olmasından dolayı hanlığın zayıflamaması içindir. Bununla birlikte
diğer kardeşler büyük oğulu desteklemesi ve aralarında hanlık çekişmesi yaşamaması içindir.

Evliliklerde üst tabakadaki bir kız, alt tabakadaki bir erkekle evlenemez. Han neslinden
olan bir kız, han neslinden olan bir Kaşkay erkekle evlenmek zorundadır, kendi hanedanı dışında
kimse ile evlenemez. Üst tabakanın erkekleri normal tabakadan bir kızla evlenemezler, ancak bu
tür evlilikler nadiren de olsa görülmektedir. İl’in normal tabakasına mensup kız ve oğlanlar, ilin en
düşük tabakasından olanlarla evlenemezler. (Resulzade, 1993, 43)

b) Dikey Hareketlilik

1. Yönetim düzeyinde (Han Sofrasında):

Kaşkaylarda sosyal tabakalaşma sistemi, bir temsili gösteri şeklinde düzenlenen Nasır
Han’ın sofra düzeninde de görülmektedir. İkinci Dünya Savaşı yıllarında, İran’da, Kaşkay
Türklerinin arasında bulunan Alman casusu Dr. Bruno Schulz-Holthus, Kaşkayların merkezi
sayılan Firuzabad yakınlarındaki yaylada Nasır Han’ın misafiri olarak katıldığı yemekte
gördüklerini şöyle aktarmaktadır: Nasır Han, sofraya diz çöküp oturur, daha sonra diğer misafirler,
büyükten küçüğe yanına dizilirler. Misafirleri Han’ın sağına ve soluna oturur, onların yanlarına da
sırayla tayfa reisleri ve aksakallar oturur. Bu sofradan başka iki sofra daha kurulur. Diğer sofralar
Han’ın arkasında kalır. Hanın hemen arkasındaki sofraya aksakalların altındaki kişiler ve onun
arkasındaki sofraya da sıradan kişiler oturur. Korumalar ve hizmetçiler ayakta dururlar. Yemekten
önce el yıkama merasimi de aynı sıra ile gerçekleştirilir. Önce ibrikten dökülen su ile bir bakır kap
içine Han elini yıkar, sonra diğerleri sıra ile el yıkama işlemini gerçekleştirirler. Daha sonra devasa
büyüklükte bir tepsi ile içinde pilav, çok çeşitli hayvan etleri ve kaseler getirilir. Han, eliyle
misafirlere etleri paylaştırdıktan sonra etinden bir parça ısırıp kalanını omzunun üstünden
arkasındaki sofraya iletir, sofradaki diğer kişiler de aynı töreni gerçekleştirir. İkinci sofradakiler de
bir parçasını ısırdıkları etlerini üçüncü sofraya iletirler. Üçüncü sofradakiler de etlerini ısırıp ayakta
olanlara verir. Ayakta olanlar kendileri ısırdıktan sonra eğer yenecek bir kısım kalmışsa etlerini,
çadırın dışında duran gençlere ve halka, sadece kemik kalmamışsa köpeklere verirler. Hatta çadırın
dışında kalanlar bu gelen et için kavga da ederler. Yemek sırasında kimse konuşamaz, ancak izin
alarak Han ile konuşulabilir. Yemekten sonra Han, misafirlerine kendilerini doyurup
doyuramadığını sorar, misafirler doyduklarını ifade etmek üzere, beh beh diyerek yine aynı nizamla
Han’dan başlayarak geğirirler. Eğer Han bu töreni sofrada gerçekleştirmezse halk ondan nefret
eder. Çünkü bu tören İl’in reisi Han’ın halkının yemek ve diğer ihtiyaçlarını karşılama görevini
temsil etmektedir. Holthus bu durumu ortaçağdaki feodal hükümetlerin tabakalaşma sistemine
benzetir. (Holthus, 2000, 133)

2.    Bonkular arası geçişler: Han hizmetçileri olarak ayrılan Amele bonkusu içindeki
bireyler bakımından tabakalaşırlar. En üst düzeydeki hizmet birimi güvenlik, en alt düzeydeki
birim ise çobanlardır. Kendi bonkusu içinde eşit görülen bu bireyler Amele bonkusuna
geçtiklerinde farklı tabakalara ayrılmış olurlar.

3.    Evlilik düzeyinde:

Kaşkay İl’inde evlenme ve benzeri yollarla dikey hareketlilik yaratan üst tabakaya çıkma
durumuna nadiren rastlanır. Keşküllü tayfası bu hareketliliğe örnek verilebilir. Keşküllü tayfasının
bir bölümü ilhan ailesi ile evlenmeler yoluyla siyasi ve sosyal durumlarını yükselterek tayfa içinde
Büyük Keşküllü ve Küçük Keşküllü diye iki ayrı tayfanın oluşmasına neden olmuştur. Burada
siyasi ve sosyal durumu daha yüksek olan kesim Büyük Keşküllü Tayfası olarak anılmaktadır.
(Cevanşir, 2001, 192)

Bununla birlikte göçebelerin akraba dışı evlilikleri yoktur, genellikle grup içi evlilikler
yaparlar.

4.    Ustalara karşı tutum:

Han ustalar için “onları her yıl ya da iki üç yılda bir çapın” emrini vermektedir. Ustanın
serveti artmasın, hanlardan fazla seviyeye ulaşmasın diye ustanın serveti Han emriyle çalınır.
Ancak arada düşmanlık olmaz, çünkü alınan mal başka düğünlerde tekrar ustaya verilir. Zamanla
bu bir oyun durumunu almıştır...4

Sonuç

Son yıllarda sosyal, siyasi ve ekonomik gelişmeler, göçebe toplumlardaki geleneksel
tabakalaşma şeklinde büyük değişim yaratmıştır. İllerin siyasi yapısının değişmesi ve merkezi
gücün kaybolması piramit şeklindeki tabaka yapısının yok olmasına sebep olmuştur. Hanlık sistemi
ortadan kalkmış, alt ve üst tabaka arasındaki ilişkiler artık farklı bir görünüme bürünmüştür.

Göçebe hayatı süreci içinde etkili bir şekilde yürüyen tabakalaşma sistemi yerleşik hayata
geçildiğinde yalnızca bir soy bilgisi aktarımından öte gitmeyen, etkisini yitirmiş fakat anlamını
koruyan bir sistem haline gelmiştir. Bu durumun başlıca sebebi sosyal tabakalaşmanın artık
mesleklerin prestij derecelerini esas almaya başlamasıdır.

Sonuçta tabaka sistemi tamamen ortadan kalkmamış olmasına rağmen çeşitli yönlerden
esneklik göstererek geleneğe bağlı olarak varlığını korumaktadır.

KAYNAKÇA

AHUR Şehram (2001), İran’da Yaşayan Kaşkay Türklerinin Sosyo-Kültürel Yapısı, Hacettep
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans, Ankara.

AKA İsmail, “Anadoludan İran’a Göçler”, Tarihten Günümüze Türk-İran İlişkileri Sempozyumu,
16-17 Aralık 2002 Konya, Türk Tarih Kurumu Yayınları Ankara 2003.

AKALIN, K. Haldun (1986), Sosyal Tabakalaşma -Sosyal Sınıflar ve Marksizm, İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.

ARSLAN Ali, “Temel Sorunları ve Açılımları ile Sınıf Teorisi, Sınıf Bilinci ve Orta Sınıflar”,
Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 2 (2004), s. 126-143

ATTAR Aygün, İran’ın Etnik Yapısı (Yakın Dönem ve Günümüzde), Divan Yayıncılık, Ankara

2006.

BAHAR Halil İbrahim, Sosyoloji, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu, Ankara 2008.

BECK Lois, The Qashqa’i of Iran, Yale University Pres, NewHaven and London 1986.

BLAGA Rafael, İran Halkları El Kitabı, 1997.

BOTTOMORE T.B., Toplumbilim, Çev. Unsal Oskay, Der Yayınları, İstanbul 2000.

BÖLÜKBAŞI Ali, Camia-i İli Der İran, Defter-i Pejuheşha-i Ferhengi, Tahran 2004.

CEVANŞİR Babek (2001), Kaşkay Tarihi, Mimar Sinan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.

CSATO Eva A., “The Kashkay Language (Gunnar Jarring’s Kahskay Materials)”,
Turcologica, S. 62 (2006), s. 209-225.

ÇELİK Muhittin, “Kaşkay Türkleri’, Türkler, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, C. 20 (2002), s.
658-674.

DOERFER Gerhard, “İrano-Turkic Varieties”, Turcologia, S. 62 (2006), s. 93-113.

DOĞAN, İsmail, Sosyoloji-Kavramlar ve Sorunlar, Pegem Yayıncılık, Ankara 2000.
DOLATKHAH Sohrab, “A Kashkay Folktale”, Turkic Languages, S. 12 (2008), s. 187-193.
DOLATKHAH Sohrab, “The Kashkay People, Past and Present”, Bilig, S. 53 (2010), s. 103-114.
DÖNMEZER Sulhi, Toplumbilim, Beta Yayınları, İstanbul 1999.

ERDEM Melek, “Türkmenlerde “Tire” ve “Tayfa” Kavramları”, Kök Araştırmalar, C.3/S. 2
(2001), s. 87-105.

EROL Metin, “Toplumun Tabakalı ve Olasılıklı Yapısı”, C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, C. 27/ S. 1
(2003), s. 27-58.

GIDDES Antony, Toplumun Kuruluşu, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara 1999.

GÖKALP Ziya, Türk Medeniyeti Tarihi, Haz. Afşar İsmail Aka, Kazım Yaşar Kopraman, Kültür
Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1976.

GÖMEÇ Saadettin, Türk Cumhuriyetleri ve Toplulukları Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara 1999.

GÖZAYDIN Nevzat, Türk Dünyası Nüfus Sosyal Yapı Dil Edebiyat, Geçit Yayınları, Kayseri
1997.

GÜÇER Mehmet Sıddık (2005), Max Weber’de Sosyal Tabakalaşma Olgusu, Gazi Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara.

HOLTHUS Bruno Schulz, Sepide-dem der İran Hatırat-ı Schulz-Holthus Casus-ı Alman der İran
der Ceng-i Dovvum-ı Cihanî, Çev. Mihrdad Eheri, İntişarat-ı Nakş-ı Çelipa, Tahran 2000.

KAFESOĞLU İbrahim, Türk Millî Kültürü, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1997.

KALAFAT Yaşar, İran Türklüğü Jeokültürel Boyut, Yeditepe Yayınları, İstanbul 2005.

KARAKOÇ Birsel, “Notes on Subject Markers and Copular Forms in Turkish and in Some Turkic
Varieties of Iran: A Comparative Study”, Turkic Languages, S. 13 (2009), s. 208-224.

KERBO Harold R., Social Stratification and Inequality: Class Conflict in Historical, Comparative
and Global Perspective, McGraw-Hill Companies, New York 2006.

KHOLGH ve NOORİ A.A. Nick- Asgari, Feild Sociology of Irans Tribes, Çaphaş Yayınları,
Tahran 1998.

KİYANİ Menuçehr (2005), Qaşqaylar (Tarixi-etnoqrafik tedqiqat), Yayınlanmamış doktora tezi,
Azerbaycan Milli İlimler Akademiyası Arxeologiya ve Etnoqrafiya İnstitutu, Bakı.

KİYANİ Menuçehr, Siyah Çadırha, Kiyan Neşr, Şiraz 1993

NİJAD Cevad Safi, Aşayir-i Merkez-i İran, İntişarat-ı Emir Kebir, Tahran 1994.

OBERLİNG Pierre, “İran’ın Türk Halkları”, Dünyada Türkler, Say Yayınları, İstanbul 1995, s.
147-157.

OZANKAYA Özer, Toplumbilime Giriş, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları,
Ankara 1979.

ÖNGEN Tülin, “Marx ve Sınıf’, Praksis -Sınıf Tartışmaları- , S. 8 (2002), s. 9-28.

ÖZÖNDER F. Sema Barutçu, “İran ve Türkler”, Kök Araştırmalar, C.IV/ S. I (2002), s. 101-122.

RESULZADE Mehmet Emin, İran Türkleri, Türk Dünyası Araştırmaları Yayınları, İstanbul 1993.

SARAY Mehmet, Türk-İran İlişkileri, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk
Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 1999.

TANERİ Aydın, Türk Devlet Geleneği Dün-Bugün, MEB Yayınları, İstanbul 2004.

TAPPER Richard, İran’ın Sınır Boylarında Göçebeler Şahsevenlerin Toplumsal ve Politik Tarihi,
Çev. Dilek Özdemir, İmge Kitabevi, Ankara 2004.

TAYYİBİ Mansur Nasiri, Nakş-i Kaşkayi-ha Der Tarih ve Ferheng-i İran, Vizaret-i Ulum Tahkikat
ve Fennaveri Yayınları, Tahran 2009.

TEZCAN Mahmut, Sosyolojiye Giriş Temel Kavramlar, Ankara 1995.

TÜRKDOĞAN Orhan, Türk Tarihinin Sosyolojisi, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2004.

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 6/4 Fall 2011

1

Yrd. Doç. Dr., ESOGU Fen-Ed. Fak. Türk Dili ve Ed. Böl.

2

Bir bonkuya kan bağı olmaksızın sonradan katılan ailelerde, deve ve eşek bakımını üstlenen kişilere verilen ad.

3

Dilek Erenoğlu-Farzaneh Doulatabadi tarafından, 2008 yılında Şiraz’da, Kaşkay Türklerinden yapılan derleme
kayıtlarında bulunmaktadır.

4

Dilek Erenoğlu-Ferzaneh Doulatabadi tarafından, 2008 yılında Şiraz’da, Kaşkay Türklerinden yapılan derleme
kayıtlarında bulunmaktadır.